Biz kadınlar ilginç yaratıklarız.
Birisiyle tanışırız ve kafamızda destansı bir hikaye yazarız.
Arkadaş, dost, sevgili fark etmez.
İnandıktan sonra sıkıca sarılırız onlara, yaşanacak en güzel şeyleri hayal ederiz birlikteyken.
Hayatı acısıyla , tatlısıyla bölüşmek isteriz.
Baskısız, kavgasız dilediğince özgürlüğünü vererek, yürümek isteriz birlikte.
Bir omuz ararız güvenebileceğimiz...
Her şey güvenle başlamıyor mu zaten.
Çoğu zamanlar paylaşmayız bu hikayeleri izlemek isteriz kaderin nereye götüreceğini.
İyi ki düşüncelerimizi okuyamıyor deriz...
En güzel tarafı da okuyamaması değil mi zaten.
Oyun hamuru değil ki şekil veresin.
Değişmeden, değiştirmeye çalışmadan kabulleniriz çoğu şeyi.
Kötüye gidiyorsa uyarırız, son ana kadar bırakmayız tuttuğumuz o eli.
Ama senaryo sapmaya başlamışsa eğer, ve bu bizi üzmekten başka bir şey yapmıyorsa çıkarırız hikayeden.
Kaçıncı perdede olduğunun emin ol hiç bir önemi yok....
Eğer ki bir kadının hayatından çıkıp gittiysen o hikayenin kahramanı sen değilsindir.
Konu tamamen kişisel.
Çünkü kadınlar zihni bulandıran hikayeleri hiç sevmezler...
Lady Nietzsche
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder