Yaklaşık 3 sene önce bir sözden çok etkilenmiştim.
''Var 'gibi' değil Var Olmak istiyorum'' yazıyordu.
Hala kendimce teoriler geliştiriyorum ''GİBİ'' nasıl olunmaz diye...
Hep Var Olmasını istediğim insanlar biriktirdim bu zamanda, hayatımda kaybetmeyi göze alabileceğim ve alamayacağım insanları ayırdım.
Var Gibi olmamak için ilk kural ''birey'' olmak diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Bir fikrinin, görüşünün, tarzının olması lazımdır, doğruların ve yanlışlarınla hayat hakkında söyleyebileceklerin olması lazımdır, her şeye evet diyen kendi fikri olmayana denmez ama bazılarının sadece kalp kırarak elde ettikleri başarı da bence bireyden çok hırsa bürünmüş bir varlığı sürdürmektir. Bazı edebiyatçılar arasında dalga konusu olan bu var oluş sürecinde ben de itiraf etmeliyim ki ''güvenli alandan' bir çok kez çıkmayı denedim. Burnum sürtüldü geri döndüm diyemeyeceğim sadece yaşananlar benim kendi öz benliğime uymadı. Herkesin tarzı farklıydı. Öz benliğimi hiçe saydığımda ''Var Olabileceğime'' inanmadım mesela. Oysa başarı hikayeleri böyle yazılmıyordu ''yine deneyeceksin, risk alacaksın'' deniyordu.
Ben ise sadece Camus'un ''Sisifos'' hikayesinden ibarettim.
''Gerçekten bazı şeyleri isteseydin elinden geleni yapardın. Demek ki istememişsin.'' dediler dudak bükerek zorlukları, başarı kılmış dostlarım..
Doğru hayat göze alabildikleridir insanların. Ben onlar kadar cesur olamadım, onların başlarına gelen yıpratıcı olayların sonunda muhakkak ki zaferler vardı.
Ama ben gelen geçici zaferlerin baş döndürücülüğünden çok kendi içime dönerek orada kendime bireysel bir alan yarattım. Evet para kazanmak, bağımsızlığını ilan etmek, birey olmak için en önemli şart. Peki kendi içindeki girdapları, neyi sevip neye katlanarak ne tavizler vererek birey oluyorsun ona bakmak lazım.
Yapabilirdim, evet! Ama o zaman şuan ki ben olmayacaktım.
Hevesi kırılmış bir ''varlık gibi '' gösterdiğim alanda mutsuz olacaktım''.
Körü körüne bir yola girip, kaybolup, bunun sonucunda kazandığımda, bu duruma sevinemeyecek kadar yorgun düşeceğim, sağlıklı bir birey yerine hastalıklı, şüpheci bir birey olmak da istemiyorum. Ya da Tezer Özlü'nün dediği gibi
Ne düzenli bir iş, ne iyi bir konut, ne sizin medeni durum dediğiniz durumsuzluk, ne de başarılı bir birey olmak ya da sayılmak benim gerçeğim değil.
Ne düzenli bir iş, ne iyi bir konut, ne sizin medeni durum dediğiniz durumsuzluk, ne de başarılı bir birey olmak ya da sayılmak benim gerçeğim değil.
Sonunda hepimizin tek kazanımı hiçlik makamı değil mi?
Lady Nietzsche
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder